Trakya yemeklerini, üç-dört tanesi dışında, pek bilmezdim. Bu yüzden kendimi hep eksik hisseder ve mahcup olurdum.
Bayramın ikinci günü ani bir kararla Trakya’yı keşfe çıktık. Rotamızdaki ilk durak Karadeniz kıyısında bulunan şirin beldemiz Kıyıköy’dü.
Trakya’nın o yemyeşil ovalarında ilerlerken, birdenbire o efsanevi Istranca ormanlarının içine daldık. Saray ilçesini geçer geçmez de Laledere piknik alanına girdik. Amacımız önceden çok methini duyduğumuz Zeynep-Zülfü Karatepe’nin mantarlarının tadına bakmaktı.
Müthiş donanımlı bir mantar uzmanı olan Zülfü Bey, İtalya’ya mantar ihraç ediyor. Istranca Dağları tam bir mantar cenneti. Özellikle eylül ayı geldiğinde buradan İtalya’ya, Fransa’ya yüzlerce kilo mantar gidiyor.
Ayı mantarını, İtalyanlar’ın rizottoda, pizzada, makarna soslarında sık sık kullandıkları porçini mantarını ne yazık ki pek kullanmıyoruz. Fransızlar’ın bayıla bayıla yedikleri sığırdili ve İtalyanlar’ın çiğ olarak sevdikleri padişah mantarı da Istranca Dağları’nda yetişiyor.
Biz de Zeynep Hanım’ın sarmısaklı, bol sirkeli ve sıvıyağlı konserve mantarının tadına doyamadık. Üzerine bir de artık tadını unuttuğumuz o muhteşem manda yoğurdundan yiyip damaklarımızı şenlendirdik ve Kıyıköy’e doğru yola çıktık.
Alıntıdır.
Kaydol:
Kayıt Yorumları (Atom)
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder